Kuyumculuk Sanatı
Türk kuyumculuk sanatı, binlerce yıllık zengin bir geçmişe sahiptir. Devletlerden bireylere kadar statü belirtmek için kullanılan kuyum ve mücevherat kültürümüzün desen ve motif ırmağında işlenerek geleneksel Türk kuyumculuk sanatı halini almıştır. Kuyumculuk sanatı, değere ışıltı katar. Kuyum kelimesi bir isim olarak Kubbealtı Lugatı’na göre 1)Süs eşyâsı, mücevherat manasına gelmektedir.
Kuyumculuk, değerli-değersiz, metal ve metal olmayan ham maddeleri işlemek suretiyle sanat eseri yapmaya yönelik faaliyetlerin tümüdür. Pahada ağır olan bu sanatın kültürümüzdeki önemi de aynı oranda ağırdır.
Kuyumu kabuğundan kurtararak alımlı bir hale getirmenin macerasıdır kuyumculuk. Bu maceranın tarihi, günümüzden 30.000 yıl önceye, Üst Paleolitik Çağ'a kadar uzanmaktadır. Kuyumculuğun asıl olarak, Mısır'da, Mezopotamya'da, ve Anadolu'da, M.Ö. 4000. yılın sonlarına doğru başladığı bilinmektedir. Bu tarihi süreç içerisinde kuyum; çiçekler, ağaçlar, yapraklar gibi bitki, hayvan motifleriyle bezenmiştir. Toplumlar-arası geçişkenliği sayesinde ise kuyumun bir diğer motifi göçebe motifleri olmuştur. Bu motiflerde ise çoğunlukla geometrik desenler kullanılmıştır.
Kuyumculuk sanatı icra edilirken kullanılan malzemeler mücevherattır. Bu mücevherat ise parlaklığı, dayanıklılığı ile bilinen altın, zarafetin beyaz yaldızı olarak bilinen gümüş ve gücün estetik temsilcileri olan pırlanta, yakut şeklinde örneklendirilebilmektedir.
Böylesine değerli şeylere biçim kazandırmak kolay olmadığından ustaların kullandığı temel teknikler bulunmaktadır. İnce altın tellerle yapılan filigran, takılara desenle ruh katan ebru, metallere şekil verilmesini sağlayan oyma ve kokma ve son olaraksa ince tellerin sımsıkı bir eş gibi örülmesi ile oluşan telkari bu tekniklere birer örnektir.
Kuyumculuk sanatı icra edilirken mücevherat rastgele bir şekilde dövülüp şekillendirilmemektedir. Mücevherat belli motiflerin etrafında şekillendirilmektedir. Bu motiflerin kaynağı ise kuyumculuğun köklerini saldığı kültürümüzdür.
Türk Sanatları Atlası